Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ABD'deki G20 toplantılarında Türkiye ekonomisi hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Enflasyonun tek haneli rakamlara düşürülmesini hedefleyen makroekonomik istikrar ve reform programının yolunda ilerlediğini belirtti. Şimşek, küresel dalgalanmaların enflasyon üzerindeki etkisinin belirsiz olduğunu ancak petrol fiyatlarındaki düşüş ve sıkılaşan finansal koşulların enflasyonu aşağı çekebileceğini vurguladı. Programın hedef bandında kalmasının muhtemel olduğunu ifade eden Bakan, mali disiplinden taviz verilmeyeceğini de sözlerine ekledi. Bu istikrar programı, yatırım ortamını iyileştirmeyi ve sürdürülebilir bir büyüme sağlamayı amaçlıyor. Türkiye'nin, güçlü üretim kapasitesi ve stratejik konumu ile küresel ekonomideki değişimlerden faydalanma potansiyeli olduğuna dikkat çekti.
Küresel Belirsizliklere Karşı İhtiyatlı Politika
Küresel ticaretteki belirsizliklerin büyümeyi olumsuz etkileyebileceğini kabul eden Şimşek, içerideki sıkı finansal koşulların talebi baskılayarak ithalatı azaltabileceğini ve petrol fiyatlarındaki düşüşle birlikte cari açığın hedefin altında kalabileceğini belirtti. Büyüme tarafında ise aşağı yönlü risklerin olduğunu kabul eden Bakan, yapısal dönüşümü hızlandırmak için çalıştıklarını vurguladı. Bu dönüşüm, dijital altyapı, yapay zeka ve yeşil dönüşüm yatırımlarını içeriyor. Şimşek, küresel ekonomi politikalarındaki belirsizliğe karşı ihtiyatlı, sorumlu ve sürdürülebilir makroekonomik politikalara sadık kalacaklarını dile getirdi. Hiçbir krizi boşa harcamamaları gerektiğini ve bu süreçte elde edilecek tecrübelerin geleceğe yönelik planlamalarda kullanılacağını ifade etti. Hükümet, yapısal reformlar ve mali disiplin ile Türkiye ekonomisini güçlendirmeye odaklanıyor.
Türkiye'nin Küresel Konumu ve Yatırım Potansiyeli
Şimşek, küresel ticaretin parçalanmasının kimseye fayda sağlamayacağını, ancak Türkiye'nin iç talebe dayalı büyüme modeli ve güçlü ticaret anlaşmalarıyla dirençli bir yapıya sahip olduğunu vurguladı. Avrupa Birliği ve çevre ülkelerle imzalanan serbest ticaret anlaşmaları, ihracatın yaklaşık üçte ikisini güvence altına alıyor. Asya ülkelerinin ABD tarifelerine nasıl karşılık vereceğinin belirsizliğini kabul eden Şimşek, bu durumun dolaylı etkilerinin gelişmekte olan ülkeler için büyük risk oluşturabileceğini belirtti. Ancak Türkiye'nin güçlü üretim kültürü ve kapasitesiyle bu durumdan avantaj sağlayabileceğini, Batı'dan yatırım ve sipariş çekme potansiyelinin arttığını ve Asya ülkelerinin Türkiye'de üretim veya lojistik üssü kurma olasılığının yüksek olduğunu ifade etti. Türkiye'nin 54 serbest ticaret anlaşmasıyla güçlü bağlantılar kurduğunu ve uzun vadeli perspektifte hala cazip bir ülke olduğunu belirtti. Altyapı yatırımları, yapay zeka hazırlığı ve güçlü beşeri sermaye, Türkiye'nin avantajları arasında yer alıyor.
AB ile Savunma İşbirliği ve Dünya Bankası İlişkileri
AB'nin gelecek 4 yıl içinde 800 milyar avroluk savunma harcaması planına değinen Şimşek, Türkiye'nin bu ihtiyacı karşılayabilecek kapasiteye sahip olduğunu belirtti. Dünya Bankası ile ilişkilerden de bahseden Bakan, Bankanın Türkiye'ye olan taahhütlerinin 3 yıl içinde 17 milyar dolardan 35 milyar dolara yükseldiğini hatırlattı. Yeşil dönüşüm, verimlilik ve dijital altyapı gibi konularda Türkiye'nin öncelikleriyle Dünya Bankası'nın odağının mükemmel bir şekilde uyuştuğunu vurguladı. Finansmanın yanı sıra teknik bilgi paylaşımının da önemli olduğunu dile getirdi.